Şimdi ben buralara neden geldim? Bu yazı yayınlandıktan sonra gidip yoğurt yiyeceğim fazla gıybetten zehirlenmemek adına. (Bunlar hep Kiralık Aşk dili^^) Yola, romantik komedi olarak çıktık, mucizelere inandık. Mesela en sevdiğim detay, "Böylesi sadece dizilerde olur," dedirtecek tanışma hikayelerinin olmamasıydı. Tam bu noktada, İsmail ve Yasemin'in tanışma hikayesi çok gerçekçiydi. Her karakter, iyiydi. Belki bazen hatalar yaparlardı. İyilerin her zaman kazandığını göstermek için, aralara kötü karakter sıkıştırmak gerekir evet, bunu bölüm yorumlamamda da Tranba için söylemiştim. Ama dizinin ana kadrosunda, salt kötü yoktu. Yasemin kötü değildi aslında, hırslıydı. Neriman, komik entrikalar çeviren, kendini oyalamak için dedikodu yapan ve verdiği hayat dersleriyle tüm kadınları kendine hayran bırakan biriydi. Sonra Sude çıktı geldi Los Angeles'tan, Ömer onu ilk gördüğünde bir uzak kalır gibi oldu, sarılsam mı sarılmasam mı tereddütündeyken anlamalıydım, bu kız bize hiç iyi gelmeyecek diye. Sude karakteri, iyiyle kötü arasında dengesiz bir mücadele verirken, bugün o da karşımızda, birden katıksız kötü olarak bulunuyor. Eh kötüler olmayacak mı? Elbette olsun tabiiki ama romantik komedinin ruhundan uzaklaşmadan. Sude şimdi nasıl bir hamle yapacak da bizimkiler ayrılacak diye bana düşündürmeden mesela. Drama, aşkın bir parçasıdır. Acıdan var olan aşk.. Acı çekmeyi de, acıyı izlemeyi de severim aslında ben. Ama tam bu noktada, sebebini bilmek istiyorum. Aklımın almadığı mantıksız gelen, tutarsız gelen bir acı aşk hikayesi izlemek istemiyorum mesela. Dedim ya, Defne Tramba'dan o çeki almazdı, madem senaryo gereği ayrılmaları gerekiyordu, ama ayrılıkları keşke o şekilde olmasaydı..
Kaldı ki, ayrılıklar da sevdaya dahil kabulüm dedim yalnız benim esas çiftim hiç sevgili olamadı ki. Dağ evi ile birlikte bir bölüm sevgili kaldılar. İz, Marsilya'ya gittiğinde tekrar sevgili oldular, üç Bölüm sevgili kaldılar ama üç bölüm içinde de minik çaplı, yanlış anlaşılmalı iki ayrılık yaşadılar. Bundan ötürü, izleyici Defne ve Ömer'in beraberliğine doyamadı, ben bile izlerken "evet, sevgili olmayı beceremiyorsunuz" diyecek noktaya geldim. İşte sosyal medyadaki tatlı alevin, acı yangına dönüşmesinin sebebi tam da budur. İzleyici artık, "Yine ne olacak da ayrılacaklar acaba?" diye izliyor Kiralık Aşk'ı. Son zamanlarda rahatsız olduğum en önemli şey, tutarsızlıklar. En büyük hayal kırıklığım, bir küçük Gallo meselesiyle, Ömer'in evine "herkesin çenesi kapansın" diye 15 günlüğüne yerleşen Defne içindi. Tamam bu duruma sevindim ama kimin çenesi kapandı? Keşke izleyicinin çenesini kapatacak kadar dolu dolu aynı evi paylaşan iki arkadaş görseydik, diyorum ya doymadım doyamadık sevmelere diye.. Aynı soydan, aynı kandan iki kötüyü kaldıramıyor bünyem. Neriman ve jr Neriman fazla geliyor bana. Neriman iyiliğe doğru yol almalıydı bence çoktan, veya Sude Ömer'le beraber büyüyen gerçek bir kuzen olmalıydı, kanlısı gibi davranmak yerine. Zaten Ömer'in kanlısı Tranba değil miydi? Neden herkes Ömer'e bu kadar düşman? Meyve veren ağacın taşlanmaması gerektiği bir replik olarak mı geçiyor sadece bu mucizeler yaratan dizimizde? Ömer'den çok güzel bir abi olmaz mıydı mesela Sude'ye? Ömer'le Sude'yi her yan yana görüşümde, bir kardeşlik ha doğdu ha doğacak başaracaklar diye bakıyordum ekrana, ama artık umudum kalmadı a dostlar. Evet herkes kötü, Ömer İplikçi, hadi kalk gidelim rüzgar bizi götürsün hiç bilmediğimiz bir yere, hem orada mutluymuşsunuz Defne'yle. Bizim buna ihtiyacımız var, düzeltiyorum çooook ihtiyacımız var.
Sosyal medyada en çok kullanılan replikler, fotoğraflar ve gifler hep 23. bölüm'den öncesine ait. Yani ateşin altına odun atılmasına başlanan andan bahsediyorum. "Ben sadece belgesel izlerim," diyenlerin bile dizisi olan Kiralık Aşk, "Yabancı dizilerden başka dizi izlemem," diyenlerin bile dizisi olan Kiralık Aşk, "Klasik Türk Dizisi izlerim ben," diyenlerin bile dizisi olan Kiralık Aşk, ortak noktada, enerjisiyle, sıcaklığıyla, ağlatırken güldürmesi, güldürürken düşündürmesiyle buluşuyordu. Hepimiz için farklı anlamları, farklı çağrışımları vardı. Klişe ya da değil, ters köşeleriyle meşhur, bazen evin içinde saklanan bir eşyası, bazen dizide geçen bir kitaptaki cümlede esrarını saklıyordu. Aşk acısı çekmeyenlerin dizisiydi. Şimdi fazla entrikadan, gereksiz gizemden, anlamsız kötülüklerden geçilmiyor. Her anı adrenalin, her anı çetrefil. Ömer'in kışı bitti, açtığı savaş başladı. Ömer'e üzülmekten, konuya odaklanamıyorum şu an, yine hatırladım. Nerede ruhumu dinlendiren Kiralık Aşk diye düşünüyorum bazen izlerken. Biz de bilirdik izlerken zap yapmayı lakin çok sevdik işte elimize almadık uzaktan kumandayı^^ Ve istiyorum ki, kimsenin de aklının ucundan geçmesin uzaktan kumandayı eline almak. Çünkü en başında ne dedim, senaristin kalemine mi oyuncuların enerjisine mi bilmediğim bir inancım, büyüsü var bu işin. Evet evet, Kiralık Aşk efsunlu, bunun başka bir açıklaması olabilemez.
Her hafta Kiralık Aş 'ı yayın saatinde, kanalında izler miyim? Evet. Alırım çayımı, geçerim her zamanki yerime, reklamda bile kalkmam. Peki heyecanla bekler miyim? Ne yazık ki hayır. Çünkü gel gelelim gidişattan memnun değilim. Bu konuda yalnız olmamak da üzücü. Çünkü yalnız olsam sorun bende diye düşünürdüm, kıymetli bir iş harcanmasın istiyorum. Star Tv'nin resmi sitesinde, 11 milyon izlenmeyi görmüş Kiralık Aşk'ta şu an izlenme oranlarında bariz bir düşüş var aynı durum You Tube kanalı içinde geçerli. Küçük bir örnek vereyim, normalde bir bölüm 48 saat içinde 2 milyon izlenmeye ulaşırken, yayınlanan son bölümün üzerinden altı gün geçti ve henüz 3 milyon izlenmeye yaklaşmış durumda. Sebebi çok açık değil mi? Bunun en kısa zamanda, eski haline dönmesini çok isterim, bence bunu 7'den 70'e herkes ister. Eski tadı, geçiştirilmemiş sahneleri ve Kiralık Aşk'ın senaryosuyla fark yaratan büyüsünü izlemeyi.. Her karakteri, her konuyu ama özellikle de esas çiftimizi dolu dolu işlemeyi.. Hani beş dakika Defne'li Ömer'li sahneler görsek, halay çekecek moda geldik de. Birlik ve beraberliğe ihtiyacımız olan şu günlerde, bu kadar büyük bir aile olmuşken bunun kıymetinin herkes tarafından bilinmesi ve içimizdeki tatlı esintiyi kaybetmememiz dileklerimle. Seyirci dizisine bu kadar sahip çıkarken, herkes üzerine düşeni elinden gelen en iyi şekilde yapabilir umarım. 70 milyon tek yürek, Kiralık Aşk'ı özledik. Aslında her şey bu cümlede saklı. Sürç-ü lisan ettiysem affola, sevdiğimizden, sahiplendiğimizden bu serzenişler, böyle biline :)
"Rüyalar bir gün gerçek olacak" inancıyla, sağlıkla ve sevgiyle kalın, cuma akşamı görüşmek üzere :)
*Capslerini kullanmama izin verdiği için Yağmur'a çok teşekkür ederim.