Yemek esnasında pek huzursuzluk yaşanmıyor. Misafir geldiği evde önüne konan yemeğin içinde havuç olduğu için tabağı elinin tersiyle itip evin tavanına boş boş bakan birine rastlamadım pek. Yemediği bir sebze, et çeşidi veya baharat ile yapılmışsa bile o yemek, ya nazikçe neden yemediğini açıklıyor yarışmacı ya da tadına bakıp teşekkür ediyor. Sadece geçen haftaların birinde birbirinden lezzetli kerevitlerle, karideslerle kocaman bir makarna tabağı hazırlayan ismini hatırlamadığım bir yarışmacı, iki tane genç ve şımarık kadının “Biz bu böcekleri yiyemeyiz amaaa!” çığlıklarına maruz kaldı. Adam yine çok efendi, çok görgülüymüş, sesini çıkarmadı. Ben olsam kerevitleri kulaklarına sokmaya çalışırdım sinirden. Ha bir de masa düzeni konusunda bizim kadar ruh hastası değiller. Kimse çatal bıçağın simetrisine, supla olup olmamasına, masaya boncuk dizilmemesine kafayı takmıyor.
Tatlılar da mideye indirildikten sonra programın nezaket içeren hediye bölümüne geçiyoruz. Ev sahibi, küçük de olsa mutlaka bir hediye veriyor evine gelen diğer yarışmacılara. El yapımı çirkin dekoratif ürünlerden tutun da memleketinden gelen zeytinlere uzanan geniş bir yelpaze görüyoruz bu hususta. Bazı akşamlar ise hediye değil, bir sürprizle karşılaşıyoruz. Özellikle küçük şehirdeki yarışmacılar sürpriz olarak gitar, buzuki çalan, sesi kötü olmasına rağmen kasaba şarkıcılığını şiar edinmiş arkadaşlarını çağırıyor eve. Maksat dans edilsin, şarkılar söylensin, herkes biraz ünlü olsun. Programın en acı veren bölümü de bu oluyor genelde.
Son bölümde, ev sahibi, tarumar olmuş mutfağında, tezgaha dayanmış bir şekilde günün nasıl geçtiğini anlatıyor ve diğer yarışmacıların ona kaç puan vereceğini tahmin ediyor. Yunan ahalisinin puan konusunda eli oldukça bol, benim için en şaşırtıcı şeylerden biri bu oldu. Yemekteyiz’de salatanın içinde keten tohumu olmadığı için 2 puan veren ruh hastalarından sonra Kate Psinetai yarışmacılarının ortalama puanının 7 olduğunu görmek bana “insanlık ölmemiş” dedirtti adeta.
Yarışmanın kazananı, çok etkileyici bir miktar olmasa da nakit para ödülünün sahibi oluyor. Gümüş tepsi içinde gelen parayı cebine indirirken kameralara gülücük atmayı ihmal etmiyor tabii ki, yemekleriyle diğer yarışmacılardan en yüksek oyu alan galibimiz. Türkiye’de yayınlanmış versiyonuna göre daha kısa süren, daha insancıl, daha kavgasız gürültüsüz bu programı internette takip edebilirsiniz. Alpha TV’nin internet sitesinden program hakkında bilgi almanız mümkün ancak bir uzun uzun izlemek isterseniz, Youtube’da “Kate Psinetai” araması yaptığınız an bir çok bölüm karşınıza çıkacaktır. Hem, Yunanca bilmenizin de pek bir önemi yok zaten. Sonuçta köftedir, pilavdır, salatadır, hep bize tanıdık işler.