Şimdi pardon da, tek başına bir hücrede saçlarını kazıtmış bir Tommy var karşımızda, yani James Norton, insanı çok heyecanlandırıyor bu görüntü evet ama daha da enteresanı hücresinde televizyon izleyebilen bir tutuklu durumu bence. Yani benim hayatımdan çok da bir farkı yok, hatta yemekleri de önüne hazır geliyor. Orada gerçekten bir durun derim…
Spoiler vermiş gibi olmayayım, IMDB özeti de bu kadarını söylüyor zaten, Cawood’un bulduğu kadın cesedi meğer Tommy’nin annesine aitmiş. Bu da mı tesadüf? Vallahi muhtemelen öyle. Sonuçta orası Türkiye değil.
Bakın bu hayatta toplam üç tane İngiliz produksüyonu var, onları izlediyseniz tüm İngiliz aktör cemiyetine hakim oldunuz demektir; Harry Potter, Downton Abbey… Pardon iki taneymiş, ya da ben şimdi üşenmiş de olabilirim üçüncü neymiş diye düşünmeye, hadi diğerine de Monty Python diyelim… Diziye Shirley Henderson, Moaning Myrtle da katılmış hem de işleri bayağı karıştıracağa benziyor minnoş. Asıl bomba numero 2 ise Neville Longbottom’dan başkası değil, yani Matthew Lewis, bi James Norton kadar olmasa da HP’dan sonra ergenliğini hızla geride bırakmasını bilmiş bir gencimiz olan Lewis de kadroda, ama hangi rolde söylemiyorum.
Çok karıştırdım farkındayım, özetliyorum; önümüzde yine altı bölüm var, akıllı, tutkulu ama en önemlisi de yufka yürekli memuremiz Cawood bu sezon da karşısına çıkan sorunların üstesinden bir bir gelecek. Ve ikinci bölümü beklemeye başladığım şu dakikalarda, çekiyorum bir Trouble Town, değişmeyen jenerik müziğini yani, görünen o ki kasabamız sorunlarından hala arınamamış.