ARAS BAYRAM:

Eleştirmenler, eleştirmenlerimiz

Critics’ Choice Awards ya da nam-ı diğer Eleştirmenlerin Seçimi Ödülleri adından da anlaşılacağı üzere oldukça snob ödüllerdir. Kastettiğim sadece eleştirmenlerin snobluğu değil, ödülün isminden bile buram buram kibir akıyor. Hâlbuki biz Oscar gibi Emmy gibi Tony gibi çoluğa çocuğa koyacağımız isimlere alışığız. (Çocuğunun adını Altın Küre koymak isteyen de olabilir, karışamam.)

Bu snobluğun götürüsü olduğu kadar getirisi de oluyor elbet. Örneğin Frances McDormand’ın hak ettiği ödülü sadece eleştirmenlerin takdir etmiş olması, günümüzün açık ara en iyi komedi dizisi Silicon Valley’nin onurlandırılması ya da En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu’yu Orange is the New Black’le kazanan Lorraine Toussaint’in farkına varılmış olması gibi. Ama işin götürü tarafı biraz daha fazla. Silicon Valley’nin zaferlerini takdir ederken eleştirmenlere hâkim “Tatava yapma HBO’ya bas geç,” düsturunu eleştirmemek de olmaz. National Geographic Channel’ın kusursuz yapımı Killing Jesus’ı es geçmek, mini dizide The Book of Negroes’u görmemek hep HBO sevdasına dâhil.

Bir de işin drama dalında en iyi dizi boyutu var ki oy veren eleştirmenler çok memnundur kendilerinden eminim. Zaten işleri güçleri Emmy ve Altın Küre kazanan dizilere diss atmak olan eleştirmenlerin eli sıkıştı bu sene. Normalde Mad Men-Homeland-Breaking Bad diye giden hem halkın hem eleştirmenlerin sevdiği dizilere verip geçerlerdi, her birinin kendi senesinin konsensüs dizi olması müsebbibiyle. Bu sene konsensüs dizi unvanı Game of Thrones’a geçince ayıla bayıla temposuz ve sıkıcı The Americans’a basıvermişler. Biliyorsunuz, fantastik diziler hep iğrençtir, çocuklar için falandır; koca koca eleştirmenler çocuk dizisine ödül mü verir yahu. Bir de The Americans’dan 10 kat daha iyi olan Empire var ki orda da snobluk tavan yapıyor. Popüler kültüre bu kadar mal olmuş bir tüketim objesi de tabii ki eleştirmenler tarafından beğenilmemiş. Onlar beğenmesin, biz izleriz; sıkıntı yok.