Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Dönüş Yolları, Görünür Elbet…

Bu yıl çıkan-çıkacak ilginç filmler arasında Anadolu Turnesi ayrı bir yere sahip. Beklenmedikdemek belki daha doğru. Bir yandan da niye beklenmedik? Anadolu Turnesi bir anlamda gayet beklendik'; adından da sezileceği gibi bazılarımıza her zaman uzak görünmüş bir yeri bir kere daha anlama, daha işin başından bir farklılık olduğunu kabul edip kendini oraya göre hizalamaya çalışma denemesi, onlardan niye kopuğuz?sorusunu yeniden sormak. Bir kere daha, hatta ve hatta farkında bile olmadan, muhakkak ki iyi niyetle vs. vs. ama gene üst perdeden, bir aydınlanma meşalesi pozisyonundan; diyelim ki Yakup Kadrinin Yaban’ından Oğuz Atay’ın Korkuyu Beklerkenine kadar süren hat üzerinde, bu kez alternatif müzik yapma cehanından

Bu konulara girince Türk aydınının yabancılaşma meselesifalan demek çoktandır canımı sıkıyor, yıllardır sürdürdüğümüz bir diğer klişenin ağırlığıyla gelip göğsümün üzerine oturuyor. Farklı bir şey demek, farklı bir yerden bakmak gerekli. Çünkü, bazılarımız seziyor ki, soruların eski, kemikleşmiş sorulma biçimleri yeni cevaplara yol açmıyor. İşte bu yüzden, bu filmdeki kimi rasta saçlı, kimi Kuran’ı hatmetmiş, kimi gündelik politikanın sularına pervasızca dalan, entel bir delikanlılık etosunu takip eden müzisyenlerin tuhaf, sürreel Anadoluculuğu da - onlar bile farketmeden - aslında beklenmedik olan bu. Film de filmdekiler de sorularını oradan doğru soruyorlar.

Anadolu Turnesinin beklenmedikliğine devamla; bu ekip çeşitli tezatların ortasında binamaz ve çaresiz kalmıyorlar. Tereddütten yana zenginler elbette. Ama tezattan da yılmıyorlar ve belki de tezat-geçirmez olmuşlar. Taşra otel odalarında don gömlek yatakların üzerine uzanmış muhabbet ederken ya da dağın başında ışıl ışıl yanan şehir silüetine karşı müzik yaparken bir tuhaflığın içinde yaşadıklarını ama bunu bir yanıyla hafif yaşadıklarını, dahası onu tanıdıklarını hissettiren bir tarafları var. Ayrıca hiç kimse de sosyal medya ve internet aleminin dışında değil. Artık taşra ya da Anadolu ya da orada uzaktaki köyde şehirden çok da geri kalmaksızın, bu alemin mesafelerine uygun, onun jargonunu ve hafif tertip umursamazlığını benimseyerek konuşuyor. Afyondaki çay bahçesinin işletmecisi olan genç kızın dediği gibi alternatif müziğe çok açığımve konserini sitemize koyduk, epey de nitelikli reklam oldu sizler için. Bizim iyiniyetli ve/ama içten içe gergin delikanlılar ekibinin tüylerinin gerçekten kabardığı tek nokta da orası oluyor: ‘…biz de sizin çay bahçesini sitemize koyduk!

Çay bahçesiydi, zabıtaydı şuydu buydu derken aslında taşrayla rasta birlikte yuvarlanıp gidiyor ve Anadolu Turnesinin belki farkında bile olmadan, önceleri belli bir ironi tadında sonradan samimiyetle becerdiği şeylerden biri de bu; kendi elemanlarının gevezeliği kadar oradakilere de ister istemez kulak vermek… ‘Çocuklar neşeli bir şeyler çalın, zaten sıkıldıkdiyen teyzelerden olup biten ne varsa hemen başına üşüşen meraklı çocuklara, Almancı olup gene de Türkiyeli bir çekingenlikle bunlar ne yapıyorlardiye seyreden adama, oradan hafifçe kafayı sıyırmış birine, bizimkilere çalacak yer bulmak için bir şeyler yaparmış gibi yapan ama aslında onlarla tuhaflık kafası’nda bir bağ kurmaya çalışan taşralı bıçkınlara, sözü olmayan müziğin ne işe yarayacağını soran birkaç kişiye kadarBu soran sesler anlamdan uzak değiller. Bizimkilerin daha derin - görünen? - anlam arayışlarına karşılık pratik, gündelik ve basit, doğrudan soruları var. Filmin sevimli tarafı bu sorulara sadece taşranın malum manzaraları gibi değil de oldukları şeyler - gerçek sorular - gibi kulak vermeleri

Dağın başında gelen istek; Annemin bir şarkı isteği var, Gesi Bağları çalamaz mısınız?Biraz kem kümden sonra Gesi Bağlarının farklı bir versiyonunu çalmaya razı olan bizimkilerin müziği Seldanın şıkır şıkır sesinden Gesi Bağları türküsüne bağlandığında sözün gücü konusundaki soruya bir cevap da vermiş oluyor film. Sadece ona da değil; Gesi Bağlarının sözlü versiyonuyla farklı bir versiyonunun yanyana var olup olmayacağı sorusuna da. Var olabiliyorlar tabii. Yapay bir iyiniyetin ılık sularında değil kulağımızdaki ortak hatıranın doğal akışında yol alarak

Çocukluğuma dair hala biraz irkiltici bir anım var. Eskiden kardeş köy okulları olurdu ve oraya ziyarete gidilirdi. İstanbuldan çok da uzak olmayan bir tanesine gitmiştik ve sınıfın genç öğretmeni meyve ikramından sonra sınıfın küçüklerinden birini ortaya çıkarıp nasıl twist yaptığını göster misafirlere!demişti. Biraz da sahne sanatçılarına irkilerek bakan ben, köy okulunun şehirli bir şeye, twist yapmaya özenmesi/ özendirilmesikarşısında mahcubiyetten renkten renge girmiştim. (Halbuki okuduğum ilkokuldaki folklor oyunlarına karşı sadece bir ilgisizlik duyduğumu hatırlarım.) Onları bir şeye mi zorluyorduk istemeden Tanrım, neydi bu? Uzun yıllar mahcubiyet veren bu anı konusundaki fikrim sonradan değişti. Ben - twist bilmiyordum gerçi - ya da hayretten ya da alaydan taşlaşmış aramızdan birileri çıkıp yaşıtımız küçük twistçiyle çılgın gibi twist yapabilmeliydik. Asıl iyi olan o olurdu. Ama işte Anadolu Turnesindeki birilerinin dediği gibi orada katmanlar karmaşıklaşıyordu falan, bunu ruhumuzda seziyorduk, başka türlü düşünmem yıllar aldı. Anadolu Turnesi tersini yapıyor, bakmayın salyangoz sembolizmine falan, onlar biraz da saykodelik süs; - tabir caizse - twisti oraya götürüyor ve hiç de fena olmuyor.

FATİH ÖZGÜVEN

 

 

 

Anadolu Turnesi (2019)

Venus Music Peace Band: Cem Celal Bilge, Mert Coşar, Uğur Deynekli, Mustafa Aydın

Yönetmenler: Deniz Tortum, Can Eskinazi






YORUMLAR




DİĞER HABERLER