Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
American Sniper: Böyle bir pislikle ilk defa yüzyüze geliyorum.

Şair, yazar, yönetmen Barış Pirhasan, facebook sayfasına bu hafta ülkemizde de vizyona giren Keskin Nişancı / American Sniper’la ilgil hislerini yazmış. Siz de okuyun diye paylaşıyoruz.

Dün gece uykum kaçtı ve bir film seyrettim: AMERICAN SNIPER... Yönetmen: Clint Eastwood. Bunca ırkçı, faşizan, savaşsever film seyretmişliğim var. Mesleki bir deformasyonla, bunlardan kimilerinin "başarılı" filmler olduğunu bile düşünmüşümdür. Ama bu başka... Amerka'da gişe rekorları kırıyormuş. Çeşitli Oscar ödülleri adayıymış. Ben böyle bir pislikle ilk defa yüzyüze geliyorum.

Sahici bir "kahraman"ın, Amerika'nın tarihinde en ön sıraya çıkmış ve en çok insan öldürmüş (resmi kayıtlar 160 diyor ama kayda geçmemiş bir kaç yüz cinayeti daha olduğu rivayet ediliyor) bir KESKİN NİŞANCI'nın (Chris Kyle'ın) hikayesiymiş bu. Ama bu yaratığın hikayesi, başka kahramanlardan farklı. Rambo filan değil bu adam. Teksaslı bir Cowboy adayı. Senin benim gibi bir insan. Aşık olduğu kadınla kurduğu aileye düşkün, içimizden biri. Gönüllü gittiği Irak'ta (vahşiler / savages) diye adlandırdığı direnişçileri tek tek avlamakla meşhur bir özel tim elemanı. Kahramanımızın babası, oğluna küçük yaşlarda sağlam bir ders veriyor: "Üç türlü insan varmış: Koyunlar, kurtlar ve çoban köpekleri. Koyunlar kurbanlarmış. Kurtlar: Kötü adamlar. Çoban köpekleri ise koyunları kurtlardan korurlarmış..." Keskin nişancımız, işte bu nadiren bulunup yetiştirilen çoban köpeklerinden. Filmin bize bahşettiği dünya tasarımı baştan sona bu SAĞLAM ilke üzerine kurulu. Ama bundan ibaret değil. Chris Kyle, Irak'da savaştığı insanları "savages" (vahşiler) olarak adlandırıyor. Flmde bunun hiç bir açıklaması yok. Yalnızca Kyle'a rakip bir keskin nişancı var. Bu rakip nişancının adı Mustafa. Kyle işte bu rakip nişancıyı vurup öldürünceye kadar savaşmaktan vazgeçmiyor. Vurduğu anda da kendisine ayrıcalık olarak verilmiş özel telefondan karısına bağlanıp "artık evimize dönmeğe hazırım..." diye mırıldanıyor. Filmin başarısı da, bu en temel bireysel saldırganlık ve rekabet güdüsünü, bir milli gurur ve kahramanlık menkıbesine dönüştürmesinde olmalı. Filmin hiç üstünde durmadığı nokta ise, Mustafa'nın kendi vatanını işgalcilere karşı savunmakta olduğu, ve FİLMİN kahramanı seçilen Kyle'ın, işgal kuvvetlerinin hünerli bir elemanı olarak seri cinayetler işlediği.

Bir "vahşi doğu" hikayesi yapmış Clint Eastwood. Çok kötü bir hikaye. Yalnız ideolojisi, ırkçı yaklaşımıyla değil. Film grameriyle ve perspektifi, karakterizasyonuyla da. Kyle'ın çevresi ve arkadaşları, gerçek karakterler olmaktan uzak, klişe, gölge tipler. Filmin sonuna doğru karşımıza çıkan "gazi"ler de inandırıcılıktan uzak, "tasarım" karakterler. Kyle'ın kendisini aileye ve babalığa çağıran karısı da klişe ve yalnızca "işlevsel" bir karakter.

Clint Eastwood, Amerikanın sağcılarından. Daha önce yaptığı çok ilginç filmler de var. Bu adamın karyeri değil beni ilgilendiren. Bu kadar savaş çığırtkanı, böylesi ırkçı ve sığ bir filmin, ABD'de bu kadar coşkuyla karşılanmış olması asıl mesele. Oradaki demokratların, insan hakları savunucularının, direnişçilerin, yoldaşların ne yaman bir saldırıyla karşı karşıya olduğunu düşünüyorum. Sesim duyulsa onlara seslenmek isterdim: "Utancınızı paylaşıyorum. Kendi coğrafyasında bu keskin nişancılarla işbiriği yapan, kendi tarihindeki utanç sayfalarıyla yüzleşmekten aciz bir ülkenin vatandaşı olarak yanınızda duruyorum... Birlikte utanalım. Birlikte bu utancı silelim yüzümüzden..."

YORUMLAR




DİĞER HABERLER